Dünya gazetesinde çalıştığım yıllarda Samsun'a gelen rahmetli patronum Nezih Demirkent'e Samsun Organize Sanayi Bölgesini gezdiriyordum.
İş dünyasının sesidir bilirsiniz Dünya gazetesi.
Patronuma Samsun'un nasıl bir ekonomik yapıya sahip olduğunu anlatmaya çalışırken, aslında patronumun benden beklentilerini ona göre kurgulaması gerektiğini planlamıştım.
OSB'yi gezerken, henüz tamamlanmamış arıtma tesislerinden söz etmiş ve bu duruma tepki gösterildiğini anlatmıştım.
Yanlış anlaşılmasın, bu anlattığım anekdotun üzerinden 30 yıl kadar süre geçti aslında.
Yeni bir durum olmadığı gibi çevre bilinci de günümüzdeki kadar güçlü değildi o sıralar.
Yine de kirli yatırımlar için sayıları az olsa da tepki gösterenler vardı.
Rahmetli Nezih Bey.
Ülkemizde iş dünyasını en yakından takip eden gazeteciydi.
''İstanbul dukalığı'' olarak tanımlanan, merkez medyanın İstanbul ve Ankara gündemleriyle sınırlı kalmış gazetecilerinden değildi yani.
Anadolu'yu karış karış gezer ve bu nedenle Anadolu sermayesinin gücünü de sorunlarını da en iyi o bilirdi.
Çevre sorunlarından konuşurken, çevreyi korumanın insanlık görevi olduğunu ama ülkemizde kimi çevreci gurupların üretimi bilmeden çevre savunuculuğu yaptıklarını söylemişti.
Samsun çevreye zarar vereceği düşünülen kirli yatırımlara tepki gösteren ilk şehirlerden biridir belki.
Tepkilerin gerektiği gibi sonuç vermediği düşünülse de bu tepkiyi gösterebilen bir halk var yine de Samsun'da.
Bunun en iyi örneği de mobil santrallerin kuruluş aşamasında sergilenmişti.
Mobil santrallere gösterilen tepki, santrallerin bir süre çalıştırılmamasını sağladı.
Santraller çalıştırılmayınca ödenecek tazminat için bakır fabrikası, bir kamu kuruluşu olan Karadeniz Bakır İşletmelerinin elinden alınıp santrali kuran şirkete yok pahasına verilmesine neden oldu.
İki santral kurulmuştu Tekkeköy'de biliyorsunuz, ikinci santralin tazminatı için de Gelemen Tarım İşletmeleri’ni feda etmiştik ya neyse.
Bu musibet, Samsun halkının çevre bilincini geliştirmiş oldu.
Terme'de de 8 santral kurulacağı duyuldu daha sonra.
Terme'nin beyaz çemberli bacıları direndiler.
Seslerini de bu satırlarda ve H.HALK'ın manşetine taşıdığı haberlerle duyurmayı başardılar.
Sonunda Samsun’un havasını kirletmek isteyenler yenildiler.
Terme'ye yaptırılmadı o santraller.
Samsun halkı, kirli yatırıma izin vermedi yani.
Siyaset kurumu da, sivil toplum örgütleri de, o direnişe destek verdiler elbette ama bu başarıda aslan payı halkındır aslında.
Samsun halkında çevre bilinci var yani onu söylemek istiyorum.
Bu başarıya ulaşılmasında çevreci guruplar önemli bir görev yapmışlardır ama bu durum, ülkemizde yatırımları engellemek için çalışan kimi kötü niyetlilerin de iştahını kabarttı elbette.
Bu türden gurupların kökü dışarıda bazı fonlardan beslendikleri bilinir.
Onlar her şeye karşıdır.
Seslerini duyurmak için sivil toplum örgütlerini de kullanmak isterler ama seslerini duyuracakları en etkili alan siyasi partilerdir.
Siyasete sızmak isterler.
Bunu yapacakları en uygun siyasi alanın sol partiler olduğunu söylemeye sanırım gerek bile yoktur.
Çevreye duyarlı iyi niyetli kişileri tenzih ederim elbette ama kökü dışarıdaki fonlardan beslenen çevreci görünümlü bu türden kişilerin siyasete sızmaları için en uygun ortamın hem ana muhalefet partisi olması, hem de çok sesliliğe izin verilmesi nedeniyle CHP'de bulunduğunu da söylemek isterim.
